8 Haziran 2014 Pazar

Luvi 1.Bölüm

Her zaman süper güçleri olan karakterleri televizyonda izlemişizdir.Bende böyle bir karakter yaratmaya çalıştım.Luvi'nin anlamını 2. bölümde açıklayacağım :)


              Karşısında duran adamın pis, kirli suratına bakmamak için elinden geleni yapmaya çalışıyordu.Adam sanki yıllardır duş almamıştı.Uzuncaya sakalları üzerindeki kraker kırıntıları, kravatına dökülmüş en az iki günlük ketçap lekesi ve ütüsüz gömleği hem bu adamın ne kadar iğrenç olduğunu hem de onu işe alan şirketten ne kadar hayır geleceğini belli ediyordu.Üniversite mezunu olup ta iş bulamayınca başka çaresi kalmamıştı.Hayatta hep daha fazlasını yapabileceğini düşündüğü ve buna hayatı pahasına inandığı halde bugün burada olmak insanın başına gelebilecek en acı durumlardan biriydi.Ben buraya nasıl geldim, neyi nerede yanlış yaptım diye düşünürken adamın telefonu çaldı.Düşüncelerinden bir anda sıyrılıp, adamın müsade bile istemeden telefonu açışını hayretle izledi.O telefon ile konuşurken etrafı izlemeye başladı.Odanın aşırı kasvetli havası durumu daha da çekilmez bir hale getiriyordu.Hele ki yere atılmış çöpler, duvarda gezinen böcekler her saniye onu vazgeçirmeye yönlendiriyordu.Kenarda rengi kırmızı gibi duran sözde bir koltuk ve yanında küçük, parçalanmış bir sehpa duruyordu.Oda da sadece bu ikisi ve adamın çalışma masası ile sandalyesi vardı.Onları da incelemek hiç içinden gelmedi.Midesi yavaş yavaş bulanmaya başlamıştı.Koşarak odadan çıkmak isteği tüm vücudunu sardığında, adamın sert sesi ile kendine geldi.

4 Mayıs 2014 Pazar

Geçmişin Bilinmeyen Tarafı - 3.Bölüm - İlk Temas

                Kendi zamanlarından 4000 yıl daha genç, daha parlak ve daha canlı olan güneş odayı aydınlatıyor, içlerini daha önce hiç olmadığı kadar güzel ısıtıyordu. Doğal ışık, odanın karanlık bölmelerini de ortaya çıkartmıştı. Duvarda çizili olan şekilleri daha fark edememişler, öncelikle nasıl gündüz olduğunu ve nasıl yer üstünde olduklarını anlamaya çalışıyorlardı. Şaşkınlık havası bütün odayı sarmıştı. Herkes birbirine bakıyor, açıklama yapılmasını istiyorlardı. Diğerlerinden farklı olarak şaşırmış durumda olmayan bir tek Tayfun vardı.
                Önünde, yerde duran iki adet siyah çanta ile bir şeyler yapıyordu. Grup en başta Tayfun’un neden bu çantaları getirdiğini anlamamışlardı. Bir şeylerin yanlış gittiğini kemiklerine kadar hissedebiliyorlardı. Tayfun siyah çantadan bir silah çıkarttığında şaşkınlık bir anda korkuya dönüştü.

27 Nisan 2014 Pazar

Geçmişin Bilinmeyen Tarafı - 2.Bölüm - "Geçmişe Yolculuk"

                Ofis, kalabalık olduğu halde daha önce hiç bu kadar sessiz olmamıştı. Müdür Gürbüz’ ün anlattıkları takılmış teyp kaseti gibi kafalarında hiç durmadan dönüp duruyordu. Müdür daha ne kadar beklemesi gerektiğine karar verememişti. Böyle bir şeyi sindirmek kimse için kolay olamazdı. Konuşup konuşmamaya karar veremediği için bir sağa, bir sola bakıyor, eşinin ona hediye ettiği kırmızı kravatıyla oynuyordu. Daha fazla vakit kaybedemeyeceklerini düşündüğü anda dönüp grubun yanına ilerledi.
“ Aklınızda çok fazla soru olduğunu biliyorum. Evet ama aradığınız bütün cevapları gideceğiniz yerde bulabileceksiniz.”
“Gittiğimiz yerde mi? Burası neresi acaba?” diye sordu Ezgi sesindeki merakı bastıramadan.
“Gize, Mısır”

23 Nisan 2014 Çarşamba

Geçmişin Bilinmeyen Tarafı - 1.Bölüm " Başlangıç "

                                                                                                                                                             

                                                                                                                           M.Ö 2550
Gökyüzünden bulutları çekip alabilecek bu büyük, uzun ve konik şeklindeki yapıyı görmek her zaman Prensesin hoşuna giderdi.Böylesine büyük taşların bu kadar güzel, düzgün yerleştirilmesi, gökyüzündeki sarı yuvarlaktan aldığı ışığı yansıtması, kocaman gemileriyle gelen tanrıların gemilerini bu koniğin üstüne yerleştirmesi nefes kesici bir olaydı.Güneş tanrısı bu yapıya “Peearmceeamet” diyordu.Tanrıların dili onlar için çok zor bir dildi.Bu dili konuşabilen sadece birkaç yaşlı reisleri vardı ve onlar ellerinden geldiğince çeviri yapıyorlardı.Bu yüzden halkın çoğunluğu kolay olması açısından konik yapıya “Piramit” diyordu.İçine girebilen çok az insan vardı.Tanrılar insanların girmesine belirli aralıklarla izin veriyorlardı.Güneş tanrısı insanlara köle gibi davranıp, her fırsatta hata yapanları cezalandırmayı çok seviyordu.O gün Prenses çok büyük bir hata yapmıştı.Tanrıların şehirde gezen muhafızlarından birine çarpmıştı.Bu tanrıların yasa kitabında yapılabilecek en kötü yanlışlarından biriydi ve cezası ani bir ölümdü.Her ne kadar Prenses de olsa yasalardan kaçış yoktu.Prenses yaptığı hatanın farkındaydı.Yine de gereksiz yere öldürüleceğini düşünüyordu.O hiçbir zaman bu tanrılara inanmamıştı.Onların koydukları yasaları hiçbir zaman tanımamıştı fakat yapacak bir şeyi de yoktu.