Her zaman süper güçleri olan karakterleri televizyonda izlemişizdir.Bende böyle bir karakter yaratmaya çalıştım.Luvi'nin anlamını 2. bölümde açıklayacağım :)
Karşısında
duran adamın pis, kirli suratına bakmamak için elinden geleni yapmaya
çalışıyordu.Adam sanki yıllardır duş almamıştı.Uzuncaya sakalları üzerindeki
kraker kırıntıları, kravatına dökülmüş en az iki günlük ketçap lekesi ve ütüsüz
gömleği hem bu adamın ne kadar iğrenç olduğunu hem de onu işe alan şirketten ne
kadar hayır geleceğini belli ediyordu.Üniversite mezunu olup ta iş bulamayınca
başka çaresi kalmamıştı.Hayatta hep daha fazlasını yapabileceğini düşündüğü ve
buna hayatı pahasına inandığı halde bugün burada olmak insanın başına
gelebilecek en acı durumlardan biriydi.Ben buraya nasıl geldim, neyi nerede
yanlış yaptım diye düşünürken adamın telefonu çaldı.Düşüncelerinden bir anda
sıyrılıp, adamın müsade bile istemeden telefonu açışını hayretle izledi.O
telefon ile konuşurken etrafı izlemeye başladı.Odanın aşırı kasvetli havası
durumu daha da çekilmez bir hale getiriyordu.Hele ki yere atılmış çöpler,
duvarda gezinen böcekler her saniye onu vazgeçirmeye yönlendiriyordu.Kenarda
rengi kırmızı gibi duran sözde bir koltuk ve yanında küçük, parçalanmış bir
sehpa duruyordu.Oda da sadece bu ikisi ve adamın çalışma masası ile sandalyesi
vardı.Onları da incelemek hiç içinden gelmedi.Midesi yavaş yavaş bulanmaya
başlamıştı.Koşarak odadan çıkmak isteği tüm vücudunu sardığında, adamın sert
sesi ile kendine geldi.
- Şimdi soracağım soru prosedür icabıdır.Elinizden
geldiğince normal bir cevap vermeye çalışın.Hayattaki amacınız tam olarak
nedir?
Bunu daha önce
defalarca düşünmüştü. Hayattaki amacım ne? Sorunun cevabını çok iyi
biliyordu.Her zaman tek bir amacı olmuştu ama bunu ona söylemeye değer miydi?
Nasıl olsa işi almak gibi bir amacı yoktu.Yinede kaybedeceğim bir şey yok diye
düşündü.
- Benim hayatta tek bir amacım var ve o da insanlığa yardım
etmek.
-Anladım.Teşekkür ederim.Biz size geri döneceğiz.
Klasik iş
veren lafı.Bunun hiç bir anlamı olmadığını iki tarafta çok iyi
biliyordu.Kesinlikle geri aramayacakları ve arasalarda işe alamayacaklarından
bahsedeceklerdi.Bundan önceki 53 durumda da böyle olmuştu.Teşekkür bile etmeden
arkasını döndü ve hiç içinden gelmese de adama güzel bir beddua
salladı."İşten atılıp hiç çalışamayacak duruma gelirsin inşallah."
Binadan çıkarken yine üzerindeki umutsuzluk perdesiyle evinin yolunu
tuttu.Adamı düşündükçe aklına hep kötü şeyler geliyordu.Gelecek ile ilgili
planlarını yapmaya başladı.Hiç bir zaman öğrenemeyeceği şey ise, o adama iş
çıkışı bir araba çarpacağı ve ömrünün sonuna kadar felçli olarak yaşayacağı
idi.
Otobüse
verecek ekstra parası olmadığı için onca yolu şimdi yürümek zorundaydı.Adamın
sorusu tekrar aklına geldi.Hayattaki amacın? Daha kendine bile yardıma
dokunamazken nasıl başka insanlara yardım edecekti.Parasız, işsiz ve aç iken
kimseye faydası olmazdı.O an ne kadar aç olduğunu fark etti.Sabahtan beri azına
bir lokma ekmek girmemişti.En azından iş görüşmesine gündüz gitmeyi planlamıştı
ama ne gariptir ki gece görüşmeye çağrılmıştı.Bu saate kadar da açlığı iyice
bastırmıştı.Köşede bir pilavcı gördü.Elini cebine attı ve bozuklukları saymaya
başladı.Ancak üç lira çıkmıştı.Bununla ne kadar yiyebileceğini bilmiyordu ama
şansını deneyecekti.Belki bir tabak pilav ve ayrana parası yeterdi.
- İyi akşamlar kolay gelsin.Ne kadar bir pilav?
-Üç lira kardeşim.Vereyim mi bir tabak?
-Olur.
-Ayran ister misin yanına?
Keşke
ayrana da yetecek kadar param olsadı diye geçirdi içinden.Kuru kuru tek pilav
boğazından nasıl geçerdi ki? Pilavcı dayı dönüp suratını gördüğünde hemen
durumu anladı.Yeteri kadar parası olmadığı adamın her halinden belli oluyor
diye düşündü.Temiz bir yüzü var ama hayat işte oyunu hiç adil oynamıyor.Pilavcı
yapması gereken sanki buymuş gibi pilav ve ayranı uzatıp "Afiyet olsun
kardeşim, buyur" dedi.Para uzatıldığında ise " bu da benden
olsun" dedi.Duruma çok şaşırmıştı.Neden bedava versin ki? Israr etti ama
dayıyı vazgeçiremedi.Sayısız teşekkür ettikten sonra hem yürüyüp hem de yemeye
başladı.
Yemeğini
bitirip tam çöpe attığı sırada elektrikler kesildi.Sokağın bütün ışıkları kara
delik gibi bir anda boşluğa çekildi.İçinde bir ürperti hissetti.Normalde de
elektrik çok kesilirdi fakat bu seferkinde bir başkalık hissetti.Anlam
veremiyor ama hissediyordu.Gözleri bu yeni duruma alıştığında yürümeye devam
etti.Sağ salim eve varmak şu an için hayatındaki tek amaçtı.Tam dar bir
sokağın önünden geçtiği sırada bir çığlık sesi karanlıktan çıkarak üzerine
geldi.
Neler
olduğunu çok merak ediyordu.Acaba birisi saldırıya mı uğramıştı.Çığlığın bir
bayana ait olduğunu tahmin etti.Ne yapması gerektiğine karar verirken vücudunda
gezen o yoğun adrenalini hissetti.Vücudu onu zorla karanlığın içine sokmak
istiyordu.Sanki kontrol kaybetmiş gibiydi.Beyninin hakimiyeti gitmiş yerine
başka bir şeyin gücü gelmişti.Karanlığın içine bir iki adım attı ve yan
taraftaki bir camdan gelen hafif ışık hüzmesi ile gördüğü sahne karşısında şoke
oldu.
Şapkalı,
sakallı ve kilolu bir adam kadının birinin boynuna bıçak dayamıştı.Kadının ne
derece korktuğu surat ifadesinden belliydi.Aynı korku derecesini şu an o da
yaşıyordu her ne kadar bıçak onun boynunda olmasa da.Attığı adımların sesi
bıçaklı adama ulaştığında kafasını çevirip hemen ona doğru baktı.Gözlerindeki
öfke birini öldürmekten korkmayacak gibiydi.Asıl korku işte o an
geldi.İliklerine kadar hissediyordu.Ölüme ilk defa bu kadar yakın
hissediyordu.Bu akşam, bu karanlık, pis sokakta cesedini bulabilirlerdi.Ama
sanki bir güç ona güven veriyordu.Her şeyin iyi olacağına dair bir fısıltı
duyuyordu sanki.Adamın avı bir süreliğine de olsa değişmişti.Kadına attığı
tokatla yere serdi.Acımasız olduğu her halinden belliydi.Önce bu davetsiz
misafiri halledecek, daha sonra da yeni oyuncağı ile oynayabilecekti.
Karanlıkta
duran adamın yüzünü görmüyordu acımasız adam.Sadece orada duruyordu.Bıçağı hemen
adamın yüzüne nişan alarak kaldırdı ve tehditlerini savurmak için
hazırlandı.Tam konuşmaya başlayacağı sırada elindeki bıçak birden yok oldu.İki
adamın da şaşkınlıkları yüzlerinden belli oluyordu.Karanlıktaki adam, acımasız
adamın elindeki bıçağın yok olmasını düşünmüştü.Bu düşüncesi gerçek olduğunda
ilk beş saniye afalladı fakat daha sonra yeni bir düşünce aklında belirmeye
başladı.Keşke bu tarz insanlar gezegende yaşamasaydı, keşke bu acımasız adam
hayatta bile olmasıydı.Asıl şaşkınlık işte bu sırada geldi.Adam kaybolup yerini
küçük bir toz bulutuna bıraktı.Yoksa bu gerçekten ben istediğim için mi oldu
diye düşündü ilk şoku atlattıktan sonra.Düşündüğüm şeyler gerçek mi oluyor?
Duygu karmaşası tüm benliğinde sardığında ince bir bayan sesi ile kendine geldi."
Hayatımı kurtardınız, teşekkür ederim.Size nasıl borcumu öderim
bilmiyorum."
Az önce
birinin hayatını mı kurtardım? Ama bunu yaparken başka birinin hayatını
aldım.Neler oluyor bana?
Kadın,
adamın suratını hala görememişti.Adam hiç bir şekilde kıpırdamıyordu.Yanına
doğru yavaş yavaş ilerlemeye başladı."Benim adım Esra.Senin adın ne?
Hayatımı kurtaran kişinin adını bilmek isterim."
Az önce
hayatını kurtardığı kadının ona doğru yaklaşmakta olduğunu gördü.Ne yapmalıydı?
Kaçmalı mıydı yoksa konuşmalı mıydı? En iyi çözümün kaçmak olduğuna karar verdi
ve arkasını dönüp koşmaya başladı.200 metre koştuktan sonra soluklanmak için
bir köşede durdu.Olayları tekrar aklından geçirdiğinde aklını daha farklı bir
düşünce sardı.Hayattaki tek amacı aklına geldi.İnsanlara yardım etmek.Tutunması
gereken, hep inandığı şey buydu.Bundan sonra da öyle yapacaktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder