1
İlkbaharın
hafif serinliği saçlarını bir deniz edasıyla dalgalandırıyordu.Güneşin yakıcı
ışınları yine İzmir’i vurmaktaydı.İnsanların ne giyeceklerini bilemediği bu
güzel ayda Komiser Cenk YILDIZ üzerine deri bir ceket giymişti.Sivil olmanın en
güzel yanlarından birinin belki de bu olduğunu düşünmesi beklenilecek bir
şeydi.Komiser olduğu ilk günden beri o ceket onun uğurlu eşyası haline
dönüşmüştü.
Güvercin
kadar beyaz bir arabanın köşeden dönüp hızlıca üstlerine gelmesi havaalanına giren
herkesi korkutmuştu.Belli ki gelen kişi geç kalmış ve uçağını kaçırmak
üzereydi.Arabanın uzaktan gelişini gören birkaç kişi çok sinirlenmiş, böyle
insanlara ehliyet verilmemesi gerektiğini yüksek sesle söylemişlerdi.Önyargı
ile ne olduğunu anlamadan konuşan insanların bilmediği çok önemli bir şey
vardı.Arabanın şoförü belki de onların hayatını kurtaracaktı.
2
Kapıda
bekleyen güvenlik görevlisi ne olduğunu anlamak için hemen arabanın yanına
koştu.Bu kişilerin kim olduklarını ve ne istediklerini bilmediği için her
duruma karşı hazırlıklı olmalıydı.Aklına hemen silahını kontrol etmek geldi.Hiç
bir zaman o silahı kullanmak zorunda kalmamıştı ama yine de dikkatli olmakta
fayda vardı.Silahını kontrol etti, yerindeydi.Kılıfın kilidini açtı, elini
silahın kabzasına koydu.Arabanın ön iki kapısınında açıldığını gördüğü an hemen
yaklaştı.İçindeki heyecanı sesine yansıtmamaya çalışarak “Buraya park
edemezsiniz, lütfen otoparka gidiniz” dedi ve biraz geri çekildi.Eğer silahını
kullanması gerekirse yakın mesafede olmak onun aleyhine işlerdi.Ön yolcu
koltuğunda oturan, asker tıraşı saçları olan ve takım elbise giyen kişi
arabadan ilk inen oldu.Güvenlik görevlisi karşısında duran bu adamın sağ elini
beline doğru götürdüğünü gördü.Dört yıldır kaçmaya uğraştığı şey sonunda onu
yakalamıştı.Karşısında duran bu kişi kesinlikle silahına uzanıyordu.Hiç bir şey
yapmadan durursa öleceğinden emindi.
Ani bir
hamle ile silahını kılıfından çıkardı ve adamın alnına nişan aldı.Silah
kullanma konusunda ustaydı ve askerde nişancılıkta birinci
olmuştu.Iskalamayacağını bildiği için karşısında duran bu adam için acı
hissetti.Eğer ateş ederse anında ölecekti.İçindeki heyecan artık öfkeye
dönüşmüştü.Bu öfkeyi sesinin tonunda da belli ederek “ Kımıldama yoksa ateş
ederim.”dedi. Karşısındaki bu şahıs tehditten sonra bile çok sakin
görünüyordu.Sanki bu durumun başına geleceğini biliyor gibiydi.Aynı sakin
sesiyle “Yavaşça elimi rozetime götürüyorum.Ateş etmene gerek yok.”
Dedi.Yüzünün karşısında rozeti gördüğünde şaşkınlık ve utanç duygusu bir araya
gelmişti.Devletin komiserine silah doğrultmuştu.Üzgün olduğu yüzünden belli bir
halde “ Çok özür dilerim komiserim.Eğer bilseydim…”
“Önemli değil dostum.Ateş etmediğine göre sıkıntı yok.”
Kafasına
silah doğrulttuğu kişinin dostum demesi onu biraz olsun rahatlatmıştı.Tam
sakinleştiği anda yan tarafından gelen telaşlı bir sesle tekrar karanlığa
gömüldü.
“Muhabbet edecek vaktimiz yok Salih.Acele etmeliyiz.Vakit
kaybediyoruz.”Arkadaşının soğukkanlılığına bazen anlam veremeyen Cenk, en
azından bu durumda biraz daha ciddiyet beklerdi.Ne de olsa havaalanında
bulunmayı bekleyen bir bomba vardı.
3
Adnan
Menderes Havaalanın yeni yapılan iç hatları eskisinden daha iyi ve daha ferah
diye düşündü Cenk.Havaalanı ile pek işi olmazdı , genelde İzmir’de kalmayı
tercih ederdi.Doğup büyüdüğü bu şehir onun için her zaman ütopya
gibiydi.Güvenlik kontrolü yapılan bölüme doğru hızlıca koştular.Onların
geldiğini gören güvenlik görevlileri bir şeylerin ters gittiğini
anlamışlardı.Çalışan tek bir güvenlik hattı vardı ve artık o da
durdurulmuştu.Sırada bekleyenler arkalarından onlara doğru koşan iki erkeği
görmemişlerdi.Neden durduruldukları konusunda fikir sahibi olmayan insanlar
görevlilerin suratlarına bakıyorlardı.
Bagajların
x-ray cihazı ile kontrol edildiği ekranın yanında toplanmış görevliler, sanki
onların geldiğini biliyordu.Yanlarına vardıklarında Cenk hemen rozetini
çıkardı.Görevlilerden sarı saçlı uzun boylu ve çok güzel yüzü olan bir bayan
rozete gerek olmadığını, az önce kapıdaki görevli arkadaşın onlara haber verdiğini
söyledi.Yardımseverliğe sevinen Cenk teşekkür edip hemen ikinci kontrol
noktasına ilerledi.İçerisi çok temiz ve güzel görünüyordu.Daha sonra buranın
yeni olduğunu hatırladı.Etrafına iyice bakındı.Görebildiği kadarıyla tüm
çıkışları ve stratejik konumları aklının bir köşesine yazdı.İkinci kontrol
noktasından hızlıca geçtikten sonra kapıların olduğu bölüme ulaştılar.
4
155
çağrılarını yanıtlamanın bazen çok bunaltıcı ve üzücü olduğunu düşündü Memur
Esra.O gün yine yorucu günlerden bir tanesiydi.Sabahtan beri saldırı, cinayet
ve daha bir çok kötü çağrı almıştı.Artık mesaisinin bitmesine yarım saat
kalmıştı.Eve gidip çocuğu ile ilgilenebilecek ve onunla oyun
oynayabilecekti.İki dakika boyunca çağrı gelmemiş, o da gelecekle ve çocuğu ile
ilgili hayaller kurmuştu.Ekrandan yeni bir çağrının geldiğini gördüğünde
hayallerini bir kenara bıraktı.Ekranda numara gözükmüyordu.Belli ki telefon
kulübesinden aranıyordu.Birileri yine eğlence olsun diye arıyor
olabilirdi.Çağrıyı sakin bir sesle cevapladı.”155 size nasıl yardımcı
olabilirim?” Karşı taraftan hiçbir cevap gelmedi.Arayan kişinin gürültülü bir
yerde olduğunu farketti.Beş saniye arayan kişinin nerede olduğunu tahmin etmeye
çalıştı.Beşinci saniyede yakın bir yerden uçan bir uçağın sesini duydu.Tekrar
konuşmak üzereyken karşıdan sesi geldi.
“18:15 İstanbul uçağında bomba patlayacak.Eğer beni ciddiye
almazsanız bir çok insanın ölümünden sorumlu olacaksınız.”dedi ve telefonu
kapattı.Memur Esra şoka girmişti.Bir süre kendine gelemedi ve ne yapacağına
karar vermeye çalıştı.Bilgisayarından çağrı almayı durdurdu ve hemen amirini
aradı.
Memur
Esra, amirinin numarasını çevirmekte güçlük çekiyordu.Böyle ihbarların
genellikle sahte çıktığını biliyordu ama yine de içine bir huzursuzluk
çökmüştü.Korkudan elleri titremeye başlamıştı.Kalbi yerinden fırlayacakmış gibi
atıyordu.Sakin kalmalıyım diye düşündü.Tereddüt ettiği her saniye bir sürü
insanın hayatına mal olabilirdi.Hemen amirinin ofis numarasını çevirdi.İkinci
çalışta telefon açıldı ve karşı taraftan daha ses gelmeden Esra söze girdi.”Amirim ben Esra.Çok acil bir
durum için sizi rahatsız ediyorum ama az önce 155 ihbar hattına bomba ihbarı
geldi.”
“Sahte ihbar olabilir.Gerçek olacağına dair herhangi bir
bilgi verildi mi?”
“Hayır Amirim.Sadece Adnan Menderes Havaalanında 18:15
İstanbul uçağında patlayacağını söyleyip kapattı.”
“Adnan Menderes mi?”
“Evet Amirim.”
“O zaman başımız çok büyük belada.İstihbarat son bir aydır
bomba patlatılacağından ve bu bombanın havaalanında olabileceğinden
şüpheleniyordu.Bu o olabilir.”
“Eğer tehdit gerçekse ne yapacağız?”
“Sen işinin başına geri dön.Ben gerekli yerleri uyaracağım.”
Amir,
telefonu kapattıktan sonra gözlerindeki korkuyla arkasına yaslandı.Eşinin ona
aldığı yeni, siyah kravatın yakasını çözdü.Sabah takarken şans getirmesini
dilediği kravat görevini kesinlikle yerine getirememişti.Hemen cep telefonunu
eline aldı.Rehbere girdi ve Cenk YILDIZ’ı bulup aradı.
5
Kontrol noktasını geçtikleri an Cenk’in gözleri hemen hangi
uçağa hangi kapıdan ulaşılabileceğini gösteren elektronik tabloyu aradı.Bomba
kelimesini duyduğu an ne yapacağını şaşırmıştı.Amire ve güvenlik görevlilerine
uçağa hangi kapıdan ulaşılacağını sormayı unutmuştu.Belkide amir ona söylemeyi
unutmuştu fakat şu an için hangisi olduğunun bir önemi yoktu.Gözleri panikle
elektronik tabloyu aradı ama bulamadı.Uçağın hangi kapıdan kalkacağını
bilemedikten sonra bombayı nasıl imha edebilirlerdi.Cenk hemen kafasını
yanındaki Salih’ e çevirdi.Salih, böyle aciz ve umutsuz bir yüzü gördüğünü ilk
kez hatırlıyordu.Cenk’in elektronik tabloyu bulamadığını anladı.Cenk ağzını
açamadan “O koca kafanı hafif kaldır ve yukarı bak” dedi.Cenk bu emre hemen
uydu ve elektronik tabloyu gördü.Başka bir zaman olsa aynı şekilde tepki
verirdi fakat şu an kaybedilecek zaman yoktu.Tabloya baktığı an 18:15 İstanbul
uçağını gördü.Neyse ki korktuğu şey olmamıştı.Eğer 18:15’ te İstanbul’a giden
iki uçak olsaydı.Devamını düşünmek dahi istemiyordu.Daha geçen ay aldığı pahalı
saatine baktı ve akreple yelkovanın dizilişinin 17:15 ‘ e karşılık geldiğini
gördü.Uçağın kalkmasına daha bir saat vardı.Ancak önemli olan uçağa biniş
zamanıydı.Elektronik tabloya tekrar baktı ve biniş zamanının 17:30 olduğunu
gördü.Yani eğer bomba uçakta değilse ve yolculardan birindeyse bunu
durdurmaları için sadece on beş dakikaları vardı.Kafasını çevirmeden “hemen 108
numaralı kapıya gitmeliyiz.”dedi ama Salih çoktan o tarafa doğru koşmaya
başlamıştı.Salih’in bu hızlılığı çoğu zaman çok işlerine yarıyordu ama Cenk her
zaman lider olmaya alışmıştı.Kararları her zaman o verirdi.Salih’in bu davranışları
onu deliye çeviriyordu.İntikam düşüncelerini sonrası için sakladı ve hemen
peşinden koştu.
108
numaralı kapıya yaklaştıklarında hemen yürümeye başladılar.Eğer bombacı
oradaysa hiçbirşeyi belli etmemeleri gerekiyordu.Oradaki bütün masum insanların
hayatı tehlikeye girebilirdi.Bekleme salonunu en iyi gören iki açıyı
belirleyerek ayrıldılar.Cenk kapının sol tarafına, Salih ise sağ tarafına
geçti.Bundan sonra yapılacak iş sakin görünmeye çalışıp bombacıyı kıskıvrak
yakalamaktı.Cenk’in gözleri o an Salih’in yüzünü yakaladı.Sakin kalma konusunda
bu adam gerçekten ya çok başarılıydı ya da harika bir tiyatro oyuncusu yeteneği
var idi.Yüzünde tek bir ter damlası yoktu.Cenk, bu aydınlatılması gereken
garipliği diğerleri ile birlikte bir yana bıraktı.Hemen gözlerini uçağı
bekleyen 40 kişiye çevirdi.Neyseki bu uçak seferinde fazla yolcu
yoktu.Bombacıyı belirlemek daha kolay olabilirdi.
6
Yine
şov sırası Cenk’ e geldi.Cenk çok iyi karakter analizi yapabiliyordu.Polislik
hayatı boyunca çok işe yaramıştı.Şimdi bu yeteneğini çok dikkatli kullanmalı ve
masum insanların hayatını kurtarmalıydı.Orada bulunan 40 kişiyi en ince
ayrıntılarına kadar inceledi.Bomba taşımasının ihtimali az olan kişileri hemen
eledi.Bunlar yaşlılar ve çocuklardı.Havaalanına gelirken amir tekrar aramış ve
ihbarı yapan kişi hakkında bilgi vermişti.Şahsın sesi 20-30 yaşları arasında
bir erkeğin sesini andırıyordu.Cenk, bu yaşların dışındakileri ve bayanları
ayırdı.Geriye 7 kişi kalmıştı.O an aklına hemen başka bir düşünce ilişti.Acaba
ihbarı yapan kişi ikinci biri olabilir miydi?Bombacının kendini ihbar etmesi
zaten çok mantıksız olurdu.Fakat elinde bu kadar bilgi mevcuttu ve bunları
kullanarak ilerlemek zorundaydı.Bu 7 kişi üzerinde durmaya karar
verdi.Öncelikle bu kişileri bombayı taşıma ihtimalinin yüksekliğinden azlığına
göre sıraladı.Listenin başında yabancı uyruklu bir kişi vardı.Görünüşünden Cenk
onun Koreli olduğunu düşündü.Eğer bombayı taşıyorsa nereli olduğunun bir önemi
kalmayacaktı.Yabancının yanında taşıdığı bir eşya olup olmadığını kontrol
etti.Küçük bir bel çantası dışında eşyası yoktu.Böyle küçük bir çanta bomba
taşımak için ideal değildi.Üstünde taşıma ihtimaline karşın hemen kıyafetlerine
baktı.Fakat 1 numaralı şüpheli bombayı üstünde taşımak için çok ince
giyinmişti.Bombacının bu kişi olmadığını düşünen Cenk hemen 2 numaralı
şüpheliye yöneldi.2 numaralı şüphelinin öncelikle oturuşu dikkatini çekti.Bacak
bacak üstüne atmış bir şeyler yazıyordu.Bir bombacının bu kadar rahat görünmesi
mantığa uymazdı.Üstünde kareli mavi bir gömlek, gömleğin içinde gri bir tişört
ve altında da gri, bol bir pantolon vardı.Elinde de yeşil bir kalem
tutuyordu.Bekleme salonunun en dikkat çeken kişisiydi.Fakat bombacı olma
ihtimalide yoktu.Hiç kimse yanında bomba taşırken bu kadar rahat oturmaz ve
yazı yazamazdı.2 numaralı şüpheli de elendi ve geriye 5 kişi kaldı.Cenk tekrar
saatini kontrol etti.Biniş zamanına sadece 7 dakika kalmıştı.Kafasını sağa
doğru çevirdi ve Salih’in ona baktığını gördü.Salih kafasıyla bir işaret
yapıyordu.İşaretin yönüne doğru baktı ve elektronik tabloyu gördü.18:15
İstanbul uçağının biniş zamanı değişmişti.Artık 7 dakikası değil 37 dakikası
vardı.Bunu Salih’in sağladığını anladı ve kafasını hafifçe eğerek teşekkür
etti.Cenk analizine geri döndü.Artık biraz rahatlamıştı.Sırada 3 numaralı şüpheli
vardı.Bu şüphelinin ilk olarak gözlükleri ve alnındaki ter dikkatini çekti.İlk
baktığında su gibi akan teri görmemişti.3 numaralı şüpheli bir anda ilk sıraya
yerleşti.Cenk’in dikkatini asıl çeken şahsın sıkı sıkıya sarıldığı çantası
idi.Cenk’in bir anda gözleri açıldı.Acaba aradığı şahıs bu olabilir miydi?Böyle
bir şey çok kolay olurdu diye düşündü Cenk.Şahıs resmen ben bomba taşıyorum
diye bağırıyordu.Tabi herhangi biri bu şahsın sadece uçaktan korktuğunu
sanırdı.Fakat Cenk işin içinde bomba olduğunu biliyordu.Belki de şahıs biniş
zamanının değişmesi yüzünden ürkmüştü.Ani bir hamle bombanın patlamasına sebep
olabilirdi.Cenk hemen gözlerini başka tarafa çevirdi.Salih’ e baktı ve hemen
şüpheliyi göz ucuyla gösterdi.Salih tamam anlamıyla başını salladı.Cenk biraz
da olsa rahatlamıştı ama bu seferde Salih panik yapmış gibi görünüyordu.Cenk
bir türlü Salih’in hangi duruma hangi tepki vereceğini anlamamıştı.Bu
düşüncelerinden sıyrılıp hemen telefonunu eline aldı.
7
Cenk
hızlı arama yardımıyla hiç vakit kaybetmeden Aylin’i aradı.Aylin polis
merkezindeki bilgisayar teknikeri idi.Her türlü bilgisayar işi ondan
soruluyordu.Cenk’in de havaalanının güvenlik kameraları yardımıyla 3 numaralı
şüphelinin kimliğini öğrenmeye ihtiyacı vardı.Telefonun ikinci çalışında ince
bir “alo” sesi geldi.Cenk hemen konuya girdi.”Aylin, çok acil havaalanının
güvenlik kameralarına girmeni istiyorum.Mahkeme iznini felan boşver.”
“Sakin ol Cenk.Sizin havaalanına gittiğinizi duyduğum an
güvenlik kamerası sistemlerine girdim bile.Ne bilmek istiyorsun?”
“Aylin sen harikasın.”
“Bunu kaçıncı kez oldu söylüyorsun acaba?”
“Tamam bu sefer sana yemek ısmarlıyorum.”
“Bu olur işte.”
“Benim bulunduğum yeri görebiliyor musun?”
“Evet şu an sana bakıyorum.Saçların biraz dağılmış ama iyi
görünüyorsun.”
“Benim bulunduğum tarafta önden üçüncü sırada oturan
gözlüklü, elinde çanta tutan kişinin acil kimlik bilgilerine ihtiyacım var.”
“Tamam.Hemen bakıyorum.”
Aylin,
Cenk’i hiçbir zaman yarı yolda bırakmamıştı.İhtiyacı olan herşeyi, hiç
zorlanmadan anında ele geçirebiliyordu.Bu özellik Cenk’in bayanlarda en çok
sevdiği özellikti.Yüzüne küçük bir gülümseme geldi.
“Tamamdır buldum.Adamımız Can KESKİN.İstanbul 1987
doğumlu.Sabıka kaydı yok.”
“İşte bu çok ilginç.Bombacının o olduğundan neredeyse
eminim.”
“Biraz daha derine inmem gerekiyor sanırım.”
“Zahmet olmazsa.”Aylin yirmi saniyelik sessizliğin ardından
tekrar telefona döndü.
“Cenk bunu duyduğuna inanamayacaksın.3 yıl önce Serpil
KESKİN isimli bir bayan havaalanında yaşanan bir kaza sonucu hayatını
kaybetmiş.Tahmin et bakalım kız kim? Kardeşi!”
“O zaman aradığımız şahıs kesinlikle bu.”
“Evet.”
“Aylin çok sağol.”
Aylin
daha cevap veremeden telefon kapanmıştı.Hemen bilgisayarından havaalanının
kameralarını açtı.Fakat açtığına pişman oldu.Ortalık karışmıştı.Herkes bir
yerlere koşuşturuyordu.Bombacı ise Cenk’in tarafından
koşuyordu.Farkedilmişlerdi.Bombacının yakalanması ve Cenk’e bir şey olmaması
için dua etti.Sonuçta daha baş başa yemek yiyeceklerdi.
8
Cenk
son hızla bombacının peşinden koşuyordu.Aptallığı yüzünden
farkedilmişlerdi.Daha dikkatli olmalıydı.Neyse ki oradayken bombayı patlatmamış,
kalabalıktan uzaklaşmıştı.
5
dakikadan beri koşuyorlardı.Havaalanı sanki sonsuz büyüklükteydi.Cenk’te eskisi
gibi atletik değildi.Yorulmaya başlamıştı.Bombacının bir kapıdan içeri
girdiğini gördü ve arkasından hemen daldı.Çıkış kapısı kilitliydi.Artık kaçacak
yer kalmamıştı.Cenk silahını çıkartıp bombacının kafasına nişan aldı.Tam o
sırada bombacı da eline bombanın ateşleme fitilini aldı.Kısa bir sessizliğin
ardından bombacı konuştu.”Sen ateş edene kadar ben bu tuşa basabilirim.O yüzden
geri çekilmeni tavsiye ediyorum.”
“Böyle bir şey yapamayacağımı ikimizde çok iyi biliyoruz
Can.Öyle ya da böyle bu odadan dışarı çıkacağız, bombasız.”
“Adımı da öğrenmişsin.O zaman bunu neden yaptığımı da
biliyorsundur.”
“Biliyorum evet ama bu yaptığın Serpil’i geri getirmeyecek
biliyorsun değil mi?”
“Biliyorum ama artık bu işin geri dönüşü yok.”
Can,
kesin kararını artık vermiş görünüyordu.Vazgeçirme taktiği hiçbir işe
yaramayacaktı.Cenk, Can’ın düğmeye basmak üzere olduğunu farketti.Tam silahın
tetiğine basmak üzereyken bir silah sesi geldi ve Can’ın cansız bedeni yere
düştü.
Arka
kapı açıktı.Kapının önünde Salih elinde silahı ile birlikte, dumanı tüten
namlusu ile duruyordu.Can’ı ensesinden vurmuştu ve tetiğe basma şansı
vermemişti.Tehlike artık geçmişti.Cenk derin bir nefes verdi ve silahını
kılıfına koydu.”Teşekkür ederim dostum, hayatımı kurtardın.”dedi ve kafasını
kaldırdı.Fakat Salih’in silahı hala havadaydı ve namlu gözlerinin tam
önündeydi.”Hayatını kurtarmak mı?Hayatını alan kişi ben olacağım Cenk.”
“Sen neden bahsediyorsun Salih?”
“Her şey planladığım gibi gitti.Tam istediğim yerde
duruyorsun.”
“Hayır, bütün bunları sen ayarlamış olamazsın.”
“Tabi ki de ben ayarladım.Bu salağın o bombayı tek başına
içeri sokabileceğini düşünmedin herhalde?”
“Polisliğini kullanarak ayarladın demek bütün bunları ama
neden?”
“Serpil, Can’ın kardeşi ise benimde nişanlımdı.Her şey harika
giderken bir anda hayatımın aşkı bu havaalanında bir hata yüzünden
öldü.Derslerini vermem gerekiyordu.”
“Bu yaptıkların Serpil’i geri getirmez Salih.Sadece masum
insanların ölmesine sebep olursun.”
“Benim amacım hiçbir zaman bombayı patlatmak olmadı.Tek
amacım buradan kahraman olarak çıkmak.”
“Böyle bir şeyin asla olamayacağını nasıl
anlayamazsın.Farkedilmeyeceğini mi sanıyorsun?”
“Tabi ki de farkedilmeyeceğim.Bombanın patlamasını
engelledim ve onlarca insanın hayatını kurtardım.Tabi senin ki hariç.”
Cenk
bir şeyler yapmalıyım diye düşündü.Ortağım dediği, cesur polis gitmiş yerine
soğukkanlı bir katil gelmişti.Böyle biri olduğunu fark edemediği için kendine
çok kızıyordu.Gerçekten rolünü harika oynamıştı.Bunca zamanlık plan sonunda
meyvesini veriyordu.Konuşurken dikkatinin dağıldığını farketmişti.Nasıl olsa
ölüm yakındı.Kaybedecek bir şeyi de yoktu.Tam hamlesini yapmak üzereyken siren
sesleri duyuldu.Salih konuşarak vakit kaybetmişti.İşte beklediği an buydu.Zaten
dikkati bozulmuşken sirenler silahı kapmak için mükemmel bir zaman
yaratıyordu.Cenk’in beklediği oldu ve Salih, siren seslerini duyunca bir an
tekledi.
Fırsatı
yakalayan Cenk, Salih’in silah tuttuğu elini sol eliyle kavradı ve silahın
namlusunu üzerinden uzaklaştırdı.Aynı anda sağ eli ile kılıfındaki silahına
uzandı.Saniye fark ile iki el silah sesi duyuldu.Oda da silahlar yüzünden iki
delik açılmıştı.Biri tavanda, diğeri ise Salih’in göğsünde.Cenk hiç istemeyerek
de olsa ortağını öldürmüştü.Hayatının sonuna kadar bu an hafızasından
silinmeyecekti.Kendine yapması gerekenin bu olduğunu hatırlatacaktı ama yine
vicdan azabı duyacaktı.Yerde yatan ortağının cesedine bakarken, iki kapıdan da
polisler içeri girdi.Yerde yatan iki cansız beden ve elinde silah tutan ama
gözünden yaş akan bir adam gördüler.
9
Emniyet
müdürlüğü o gün çok hareketliydi.Oradan oraya koşuşturan memurlar, raporlar,
telefon sesleri.Cenk kimseyi görmüyor ve duymuyordu.Gözünün önünde olan tek
şey, ortağının cansız bedeni idi.4-5 adım attıktan sonra cansız beden imgesi
gitmiş, yerine Aylin’in güzel yüzü gelmişti.”Bana yemek borcun olduğunu
unutmadın umarım.”
“Nasıl unutabilirim.Sayende uzun bir soruşturmadan
kurtuldum.O kamera görüntülerini göstermeseydin şu an da yanında olmak yerine,
sorgu odasında olurdum.”
“Salih’in planındaki tek hata odada ki o küçük kameraydı
herhalde.”
“Evet planının içine seni dahil etmeyi düşünemedi.Güvenlik
kameralarını etkisiz hale getirdiğini zannediyordu.”
“Neyse ki artık bunu arkamızda bırakabiliriz.”
“Tekrar teşekkür ederim.Sen olmasan neler olurdu
bilmiyorum.”
“Kuru bir teşekkür karın doyurmuyor lakin.”
“Hadi gidip yiyelim o zaman.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder