23 Nisan 2014 Çarşamba

Cenk YILDIZ Maceraları - Havalananında Bomba

Bu her ne kadar bilim kurgu olmasa da yine de okunmaya değer olacağını düşünüyorum.

1
                İlkbaharın hafif serinliği saçlarını bir deniz edasıyla dalgalandırıyordu.Güneşin yakıcı ışınları yine İzmir’i vurmaktaydı.İnsanların ne giyeceklerini bilemediği bu güzel ayda Komiser Cenk YILDIZ üzerine deri bir ceket giymişti.Sivil olmanın en güzel yanlarından birinin belki de bu olduğunu düşünmesi beklenilecek bir şeydi.Komiser olduğu ilk günden beri o ceket onun uğurlu eşyası haline dönüşmüştü.
                Güvercin kadar beyaz bir arabanın köşeden dönüp hızlıca üstlerine gelmesi havaalanına giren herkesi korkutmuştu.Belli ki gelen kişi geç kalmış ve uçağını kaçırmak üzereydi.Arabanın uzaktan gelişini gören birkaç kişi çok sinirlenmiş, böyle insanlara ehliyet verilmemesi gerektiğini yüksek sesle söylemişlerdi.Önyargı ile ne olduğunu anlamadan konuşan insanların bilmediği çok önemli bir şey vardı.Arabanın şoförü belki de onların hayatını kurtaracaktı.
2
                Kapıda bekleyen güvenlik görevlisi ne olduğunu anlamak için hemen arabanın yanına koştu.Bu kişilerin kim olduklarını ve ne istediklerini bilmediği için her duruma karşı hazırlıklı olmalıydı.Aklına hemen silahını kontrol etmek geldi.Hiç bir zaman o silahı kullanmak zorunda kalmamıştı ama yine de dikkatli olmakta fayda vardı.Silahını kontrol etti, yerindeydi.Kılıfın kilidini açtı, elini silahın kabzasına koydu.Arabanın ön iki kapısınında açıldığını gördüğü an hemen yaklaştı.İçindeki heyecanı sesine yansıtmamaya çalışarak “Buraya park edemezsiniz, lütfen otoparka gidiniz” dedi ve biraz geri çekildi.Eğer silahını kullanması gerekirse yakın mesafede olmak onun aleyhine işlerdi.Ön yolcu koltuğunda oturan, asker tıraşı saçları olan ve takım elbise giyen kişi arabadan ilk inen oldu.Güvenlik görevlisi karşısında duran bu adamın sağ elini beline doğru götürdüğünü gördü.Dört yıldır kaçmaya uğraştığı şey sonunda onu yakalamıştı.Karşısında duran bu kişi kesinlikle silahına uzanıyordu.Hiç bir şey yapmadan durursa öleceğinden emindi.
                Ani bir hamle ile silahını kılıfından çıkardı ve adamın alnına nişan aldı.Silah kullanma konusunda ustaydı ve askerde nişancılıkta birinci olmuştu.Iskalamayacağını bildiği için karşısında duran bu adam için acı hissetti.Eğer ateş ederse anında ölecekti.İçindeki heyecan artık öfkeye dönüşmüştü.Bu öfkeyi sesinin tonunda da belli ederek “ Kımıldama yoksa ateş ederim.”dedi. Karşısındaki bu şahıs tehditten sonra bile çok sakin görünüyordu.Sanki bu durumun başına geleceğini biliyor gibiydi.Aynı sakin sesiyle “Yavaşça elimi rozetime götürüyorum.Ateş etmene gerek yok.” Dedi.Yüzünün karşısında rozeti gördüğünde şaşkınlık ve utanç duygusu bir araya gelmişti.Devletin komiserine silah doğrultmuştu.Üzgün olduğu yüzünden belli bir halde “ Çok özür dilerim komiserim.Eğer bilseydim…”
“Önemli değil dostum.Ateş etmediğine göre sıkıntı yok.”
                Kafasına silah doğrulttuğu kişinin dostum demesi onu biraz olsun rahatlatmıştı.Tam sakinleştiği anda yan tarafından gelen telaşlı bir sesle tekrar karanlığa gömüldü.
“Muhabbet edecek vaktimiz yok Salih.Acele etmeliyiz.Vakit kaybediyoruz.”Arkadaşının soğukkanlılığına bazen anlam veremeyen Cenk, en azından bu durumda biraz daha ciddiyet beklerdi.Ne de olsa havaalanında bulunmayı bekleyen bir bomba vardı.
3
                Adnan Menderes Havaalanın yeni yapılan iç hatları eskisinden daha iyi ve daha ferah diye düşündü Cenk.Havaalanı ile pek işi olmazdı , genelde İzmir’de kalmayı tercih ederdi.Doğup büyüdüğü bu şehir onun için her zaman ütopya gibiydi.Güvenlik kontrolü yapılan bölüme doğru hızlıca koştular.Onların geldiğini gören güvenlik görevlileri bir şeylerin ters gittiğini anlamışlardı.Çalışan tek bir güvenlik hattı vardı ve artık o da durdurulmuştu.Sırada bekleyenler arkalarından onlara doğru koşan iki erkeği görmemişlerdi.Neden durduruldukları konusunda fikir sahibi olmayan insanlar görevlilerin suratlarına bakıyorlardı.
                Bagajların x-ray cihazı ile kontrol edildiği ekranın yanında toplanmış görevliler, sanki onların geldiğini biliyordu.Yanlarına vardıklarında Cenk hemen rozetini çıkardı.Görevlilerden sarı saçlı uzun boylu ve çok güzel yüzü olan bir bayan rozete gerek olmadığını, az önce kapıdaki görevli arkadaşın onlara haber verdiğini söyledi.Yardımseverliğe sevinen Cenk teşekkür edip hemen ikinci kontrol noktasına ilerledi.İçerisi çok temiz ve güzel görünüyordu.Daha sonra buranın yeni olduğunu hatırladı.Etrafına iyice bakındı.Görebildiği kadarıyla tüm çıkışları ve stratejik konumları aklının bir köşesine yazdı.İkinci kontrol noktasından hızlıca geçtikten sonra kapıların olduğu bölüme ulaştılar.
4
                155 çağrılarını yanıtlamanın bazen çok bunaltıcı ve üzücü olduğunu düşündü Memur Esra.O gün yine yorucu günlerden bir tanesiydi.Sabahtan beri saldırı, cinayet ve daha bir çok kötü çağrı almıştı.Artık mesaisinin bitmesine yarım saat kalmıştı.Eve gidip çocuğu ile ilgilenebilecek ve onunla oyun oynayabilecekti.İki dakika boyunca çağrı gelmemiş, o da gelecekle ve çocuğu ile ilgili hayaller kurmuştu.Ekrandan yeni bir çağrının geldiğini gördüğünde hayallerini bir kenara bıraktı.Ekranda numara gözükmüyordu.Belli ki telefon kulübesinden aranıyordu.Birileri yine eğlence olsun diye arıyor olabilirdi.Çağrıyı sakin bir sesle cevapladı.”155 size nasıl yardımcı olabilirim?” Karşı taraftan hiçbir cevap gelmedi.Arayan kişinin gürültülü bir yerde olduğunu farketti.Beş saniye arayan kişinin nerede olduğunu tahmin etmeye çalıştı.Beşinci saniyede yakın bir yerden uçan bir uçağın sesini duydu.Tekrar konuşmak üzereyken karşıdan sesi geldi.
“18:15 İstanbul uçağında bomba patlayacak.Eğer beni ciddiye almazsanız bir çok insanın ölümünden sorumlu olacaksınız.”dedi ve telefonu kapattı.Memur Esra şoka girmişti.Bir süre kendine gelemedi ve ne yapacağına karar vermeye çalıştı.Bilgisayarından çağrı almayı durdurdu ve hemen amirini aradı.
                Memur Esra, amirinin numarasını çevirmekte güçlük çekiyordu.Böyle ihbarların genellikle sahte çıktığını biliyordu ama yine de içine bir huzursuzluk çökmüştü.Korkudan elleri titremeye başlamıştı.Kalbi yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu.Sakin kalmalıyım diye düşündü.Tereddüt ettiği her saniye bir sürü insanın hayatına mal olabilirdi.Hemen amirinin ofis numarasını çevirdi.İkinci çalışta telefon açıldı ve karşı taraftan daha ses gelmeden  Esra söze girdi.”Amirim ben Esra.Çok acil bir durum için sizi rahatsız ediyorum ama az önce 155 ihbar hattına bomba ihbarı geldi.”
“Sahte ihbar olabilir.Gerçek olacağına dair herhangi bir bilgi verildi mi?”
“Hayır Amirim.Sadece Adnan Menderes Havaalanında 18:15 İstanbul uçağında patlayacağını söyleyip kapattı.”
“Adnan Menderes mi?”
“Evet Amirim.”
“O zaman başımız çok büyük belada.İstihbarat son bir aydır bomba patlatılacağından ve bu bombanın havaalanında olabileceğinden şüpheleniyordu.Bu o olabilir.”
“Eğer tehdit gerçekse ne yapacağız?”
“Sen işinin başına geri dön.Ben gerekli yerleri uyaracağım.”
                Amir, telefonu kapattıktan sonra gözlerindeki korkuyla arkasına yaslandı.Eşinin ona aldığı yeni, siyah kravatın yakasını çözdü.Sabah takarken şans getirmesini dilediği kravat görevini kesinlikle yerine getirememişti.Hemen cep telefonunu eline aldı.Rehbere girdi ve Cenk YILDIZ’ı bulup aradı.
5
Kontrol noktasını geçtikleri an Cenk’in gözleri hemen hangi uçağa hangi kapıdan ulaşılabileceğini gösteren elektronik tabloyu aradı.Bomba kelimesini duyduğu an ne yapacağını şaşırmıştı.Amire ve güvenlik görevlilerine uçağa hangi kapıdan ulaşılacağını sormayı unutmuştu.Belkide amir ona söylemeyi unutmuştu fakat şu an için hangisi olduğunun bir önemi yoktu.Gözleri panikle elektronik tabloyu aradı ama bulamadı.Uçağın hangi kapıdan kalkacağını bilemedikten sonra bombayı nasıl imha edebilirlerdi.Cenk hemen kafasını yanındaki Salih’ e çevirdi.Salih, böyle aciz ve umutsuz bir yüzü gördüğünü ilk kez hatırlıyordu.Cenk’in elektronik tabloyu bulamadığını anladı.Cenk ağzını açamadan “O koca kafanı hafif kaldır ve yukarı bak” dedi.Cenk bu emre hemen uydu ve elektronik tabloyu gördü.Başka bir zaman olsa aynı şekilde tepki verirdi fakat şu an kaybedilecek zaman yoktu.Tabloya baktığı an 18:15 İstanbul uçağını gördü.Neyse ki korktuğu şey olmamıştı.Eğer 18:15’ te İstanbul’a giden iki uçak olsaydı.Devamını düşünmek dahi istemiyordu.Daha geçen ay aldığı pahalı saatine baktı ve akreple yelkovanın dizilişinin 17:15 ‘ e karşılık geldiğini gördü.Uçağın kalkmasına daha bir saat vardı.Ancak önemli olan uçağa biniş zamanıydı.Elektronik tabloya tekrar baktı ve biniş zamanının 17:30 olduğunu gördü.Yani eğer bomba uçakta değilse ve yolculardan birindeyse bunu durdurmaları için sadece on beş dakikaları vardı.Kafasını çevirmeden “hemen 108 numaralı kapıya gitmeliyiz.”dedi ama Salih çoktan o tarafa doğru koşmaya başlamıştı.Salih’in bu hızlılığı çoğu zaman çok işlerine yarıyordu ama Cenk her zaman lider olmaya alışmıştı.Kararları her zaman o verirdi.Salih’in bu davranışları onu deliye çeviriyordu.İntikam düşüncelerini sonrası için sakladı ve hemen peşinden koştu.
                108 numaralı kapıya yaklaştıklarında hemen yürümeye başladılar.Eğer bombacı oradaysa hiçbirşeyi belli etmemeleri gerekiyordu.Oradaki bütün masum insanların hayatı tehlikeye girebilirdi.Bekleme salonunu en iyi gören iki açıyı belirleyerek ayrıldılar.Cenk kapının sol tarafına, Salih ise sağ tarafına geçti.Bundan sonra yapılacak iş sakin görünmeye çalışıp bombacıyı kıskıvrak yakalamaktı.Cenk’in gözleri o an Salih’in yüzünü yakaladı.Sakin kalma konusunda bu adam gerçekten ya çok başarılıydı ya da harika bir tiyatro oyuncusu yeteneği var idi.Yüzünde tek bir ter damlası yoktu.Cenk, bu aydınlatılması gereken garipliği diğerleri ile birlikte bir yana bıraktı.Hemen gözlerini uçağı bekleyen 40 kişiye çevirdi.Neyseki bu uçak seferinde fazla yolcu yoktu.Bombacıyı belirlemek daha kolay olabilirdi.
6
                               Yine şov sırası Cenk’ e geldi.Cenk çok iyi karakter analizi yapabiliyordu.Polislik hayatı boyunca çok işe yaramıştı.Şimdi bu yeteneğini çok dikkatli kullanmalı ve masum insanların hayatını kurtarmalıydı.Orada bulunan 40 kişiyi en ince ayrıntılarına kadar inceledi.Bomba taşımasının ihtimali az olan kişileri hemen eledi.Bunlar yaşlılar ve çocuklardı.Havaalanına gelirken amir tekrar aramış ve ihbarı yapan kişi hakkında bilgi vermişti.Şahsın sesi 20-30 yaşları arasında bir erkeğin sesini andırıyordu.Cenk, bu yaşların dışındakileri ve bayanları ayırdı.Geriye 7 kişi kalmıştı.O an aklına hemen başka bir düşünce ilişti.Acaba ihbarı yapan kişi ikinci biri olabilir miydi?Bombacının kendini ihbar etmesi zaten çok mantıksız olurdu.Fakat elinde bu kadar bilgi mevcuttu ve bunları kullanarak ilerlemek zorundaydı.Bu 7 kişi üzerinde durmaya karar verdi.Öncelikle bu kişileri bombayı taşıma ihtimalinin yüksekliğinden azlığına göre sıraladı.Listenin başında yabancı uyruklu bir kişi vardı.Görünüşünden Cenk onun Koreli olduğunu düşündü.Eğer bombayı taşıyorsa nereli olduğunun bir önemi kalmayacaktı.Yabancının yanında taşıdığı bir eşya olup olmadığını kontrol etti.Küçük bir bel çantası dışında eşyası yoktu.Böyle küçük bir çanta bomba taşımak için ideal değildi.Üstünde taşıma ihtimaline karşın hemen kıyafetlerine baktı.Fakat 1 numaralı şüpheli bombayı üstünde taşımak için çok ince giyinmişti.Bombacının bu kişi olmadığını düşünen Cenk hemen 2 numaralı şüpheliye yöneldi.2 numaralı şüphelinin öncelikle oturuşu dikkatini çekti.Bacak bacak üstüne atmış bir şeyler yazıyordu.Bir bombacının bu kadar rahat görünmesi mantığa uymazdı.Üstünde kareli mavi bir gömlek, gömleğin içinde gri bir tişört ve altında da gri, bol bir pantolon vardı.Elinde de yeşil bir kalem tutuyordu.Bekleme salonunun en dikkat çeken kişisiydi.Fakat bombacı olma ihtimalide yoktu.Hiç kimse yanında bomba taşırken bu kadar rahat oturmaz ve yazı yazamazdı.2 numaralı şüpheli de elendi ve geriye 5 kişi kaldı.Cenk tekrar saatini kontrol etti.Biniş zamanına sadece 7 dakika kalmıştı.Kafasını sağa doğru çevirdi ve Salih’in ona baktığını gördü.Salih kafasıyla bir işaret yapıyordu.İşaretin yönüne doğru baktı ve elektronik tabloyu gördü.18:15 İstanbul uçağının biniş zamanı değişmişti.Artık 7 dakikası değil 37 dakikası vardı.Bunu Salih’in sağladığını anladı ve kafasını hafifçe eğerek teşekkür etti.Cenk analizine geri döndü.Artık biraz rahatlamıştı.Sırada 3 numaralı şüpheli vardı.Bu şüphelinin ilk olarak gözlükleri ve alnındaki ter dikkatini çekti.İlk baktığında su gibi akan teri görmemişti.3 numaralı şüpheli bir anda ilk sıraya yerleşti.Cenk’in dikkatini asıl çeken şahsın sıkı sıkıya sarıldığı çantası idi.Cenk’in bir anda gözleri açıldı.Acaba aradığı şahıs bu olabilir miydi?Böyle bir şey çok kolay olurdu diye düşündü Cenk.Şahıs resmen ben bomba taşıyorum diye bağırıyordu.Tabi herhangi biri bu şahsın sadece uçaktan korktuğunu sanırdı.Fakat Cenk işin içinde bomba olduğunu biliyordu.Belki de şahıs biniş zamanının değişmesi yüzünden ürkmüştü.Ani bir hamle bombanın patlamasına sebep olabilirdi.Cenk hemen gözlerini başka tarafa çevirdi.Salih’ e baktı ve hemen şüpheliyi göz ucuyla gösterdi.Salih tamam anlamıyla başını salladı.Cenk biraz da olsa rahatlamıştı ama bu seferde Salih panik yapmış gibi görünüyordu.Cenk bir türlü Salih’in hangi duruma hangi tepki vereceğini anlamamıştı.Bu düşüncelerinden sıyrılıp hemen telefonunu eline aldı.
7
                Cenk hızlı arama yardımıyla hiç vakit kaybetmeden Aylin’i aradı.Aylin polis merkezindeki bilgisayar teknikeri idi.Her türlü bilgisayar işi ondan soruluyordu.Cenk’in de havaalanının güvenlik kameraları yardımıyla 3 numaralı şüphelinin kimliğini öğrenmeye ihtiyacı vardı.Telefonun ikinci çalışında ince bir “alo” sesi geldi.Cenk hemen konuya girdi.”Aylin, çok acil havaalanının güvenlik kameralarına girmeni istiyorum.Mahkeme iznini felan boşver.”
“Sakin ol Cenk.Sizin havaalanına gittiğinizi duyduğum an güvenlik kamerası sistemlerine girdim bile.Ne bilmek istiyorsun?”
“Aylin sen harikasın.”
“Bunu kaçıncı kez oldu söylüyorsun acaba?”
“Tamam bu sefer sana yemek ısmarlıyorum.”
“Bu olur işte.”
“Benim bulunduğum yeri görebiliyor musun?”
“Evet şu an sana bakıyorum.Saçların biraz dağılmış ama iyi görünüyorsun.”
“Benim bulunduğum tarafta önden üçüncü sırada oturan gözlüklü, elinde çanta tutan kişinin acil kimlik bilgilerine ihtiyacım var.”
“Tamam.Hemen bakıyorum.”
                Aylin, Cenk’i hiçbir zaman yarı yolda bırakmamıştı.İhtiyacı olan herşeyi, hiç zorlanmadan anında ele geçirebiliyordu.Bu özellik Cenk’in bayanlarda en çok sevdiği özellikti.Yüzüne küçük bir gülümseme geldi.
“Tamamdır buldum.Adamımız Can KESKİN.İstanbul 1987 doğumlu.Sabıka kaydı yok.”
“İşte bu çok ilginç.Bombacının o olduğundan neredeyse eminim.”
“Biraz daha derine inmem gerekiyor sanırım.”
“Zahmet olmazsa.”Aylin yirmi saniyelik sessizliğin ardından tekrar telefona döndü.
“Cenk bunu duyduğuna inanamayacaksın.3 yıl önce Serpil KESKİN isimli bir bayan havaalanında yaşanan bir kaza sonucu hayatını kaybetmiş.Tahmin et bakalım kız kim? Kardeşi!”
“O zaman aradığımız şahıs kesinlikle bu.”
“Evet.”
“Aylin çok sağol.”
                Aylin daha cevap veremeden telefon kapanmıştı.Hemen bilgisayarından havaalanının kameralarını açtı.Fakat açtığına pişman oldu.Ortalık karışmıştı.Herkes bir yerlere koşuşturuyordu.Bombacı ise Cenk’in tarafından koşuyordu.Farkedilmişlerdi.Bombacının yakalanması ve Cenk’e bir şey olmaması için dua etti.Sonuçta daha baş başa yemek yiyeceklerdi.
8
                Cenk son hızla bombacının peşinden koşuyordu.Aptallığı yüzünden farkedilmişlerdi.Daha dikkatli olmalıydı.Neyse ki oradayken bombayı patlatmamış, kalabalıktan uzaklaşmıştı.
                5 dakikadan beri koşuyorlardı.Havaalanı sanki sonsuz büyüklükteydi.Cenk’te eskisi gibi atletik değildi.Yorulmaya başlamıştı.Bombacının bir kapıdan içeri girdiğini gördü ve arkasından hemen daldı.Çıkış kapısı kilitliydi.Artık kaçacak yer kalmamıştı.Cenk silahını çıkartıp bombacının kafasına nişan aldı.Tam o sırada bombacı da eline bombanın ateşleme fitilini aldı.Kısa bir sessizliğin ardından bombacı konuştu.”Sen ateş edene kadar ben bu tuşa basabilirim.O yüzden geri çekilmeni tavsiye ediyorum.”
“Böyle bir şey yapamayacağımı ikimizde çok iyi biliyoruz Can.Öyle ya da böyle bu odadan dışarı çıkacağız, bombasız.”
“Adımı da öğrenmişsin.O zaman bunu neden yaptığımı da biliyorsundur.”
“Biliyorum evet ama bu yaptığın Serpil’i geri getirmeyecek biliyorsun değil mi?”
“Biliyorum ama artık bu işin geri dönüşü yok.”
                Can, kesin kararını artık vermiş görünüyordu.Vazgeçirme taktiği hiçbir işe yaramayacaktı.Cenk, Can’ın düğmeye basmak üzere olduğunu farketti.Tam silahın tetiğine basmak üzereyken bir silah sesi geldi ve Can’ın cansız bedeni yere düştü.
                Arka kapı açıktı.Kapının önünde Salih elinde silahı ile birlikte, dumanı tüten namlusu ile duruyordu.Can’ı ensesinden vurmuştu ve tetiğe basma şansı vermemişti.Tehlike artık geçmişti.Cenk derin bir nefes verdi ve silahını kılıfına koydu.”Teşekkür ederim dostum, hayatımı kurtardın.”dedi ve kafasını kaldırdı.Fakat Salih’in silahı hala havadaydı ve namlu gözlerinin tam önündeydi.”Hayatını kurtarmak mı?Hayatını alan kişi ben olacağım Cenk.”
“Sen neden bahsediyorsun Salih?”
“Her şey planladığım gibi gitti.Tam istediğim yerde duruyorsun.”
“Hayır, bütün bunları sen ayarlamış olamazsın.”
“Tabi ki de ben ayarladım.Bu salağın o bombayı tek başına içeri sokabileceğini düşünmedin herhalde?”
“Polisliğini kullanarak ayarladın demek bütün bunları ama neden?”
“Serpil, Can’ın kardeşi ise benimde nişanlımdı.Her şey harika giderken bir anda hayatımın aşkı bu havaalanında bir hata yüzünden öldü.Derslerini vermem gerekiyordu.”
“Bu yaptıkların Serpil’i geri getirmez Salih.Sadece masum insanların ölmesine sebep olursun.”
“Benim amacım hiçbir zaman bombayı patlatmak olmadı.Tek amacım buradan kahraman olarak çıkmak.”
“Böyle bir şeyin asla olamayacağını nasıl anlayamazsın.Farkedilmeyeceğini mi sanıyorsun?”
“Tabi ki de farkedilmeyeceğim.Bombanın patlamasını engelledim ve onlarca insanın hayatını kurtardım.Tabi senin ki hariç.”
                Cenk bir şeyler yapmalıyım diye düşündü.Ortağım dediği, cesur polis gitmiş yerine soğukkanlı bir katil gelmişti.Böyle biri olduğunu fark edemediği için kendine çok kızıyordu.Gerçekten rolünü harika oynamıştı.Bunca zamanlık plan sonunda meyvesini veriyordu.Konuşurken dikkatinin dağıldığını farketmişti.Nasıl olsa ölüm yakındı.Kaybedecek bir şeyi de yoktu.Tam hamlesini yapmak üzereyken siren sesleri duyuldu.Salih konuşarak vakit kaybetmişti.İşte beklediği an buydu.Zaten dikkati bozulmuşken sirenler silahı kapmak için mükemmel bir zaman yaratıyordu.Cenk’in beklediği oldu ve Salih, siren seslerini duyunca bir an tekledi.
                Fırsatı yakalayan Cenk, Salih’in silah tuttuğu elini sol eliyle kavradı ve silahın namlusunu üzerinden uzaklaştırdı.Aynı anda sağ eli ile kılıfındaki silahına uzandı.Saniye fark ile iki el silah sesi duyuldu.Oda da silahlar yüzünden iki delik açılmıştı.Biri tavanda, diğeri ise Salih’in göğsünde.Cenk hiç istemeyerek de olsa ortağını öldürmüştü.Hayatının sonuna kadar bu an hafızasından silinmeyecekti.Kendine yapması gerekenin bu olduğunu hatırlatacaktı ama yine vicdan azabı duyacaktı.Yerde yatan ortağının cesedine bakarken, iki kapıdan da polisler içeri girdi.Yerde yatan iki cansız beden ve elinde silah tutan ama gözünden yaş akan bir adam gördüler.
9
                Emniyet müdürlüğü o gün çok hareketliydi.Oradan oraya koşuşturan memurlar, raporlar, telefon sesleri.Cenk kimseyi görmüyor ve duymuyordu.Gözünün önünde olan tek şey, ortağının cansız bedeni idi.4-5 adım attıktan sonra cansız beden imgesi gitmiş, yerine Aylin’in güzel yüzü gelmişti.”Bana yemek borcun olduğunu unutmadın umarım.”
“Nasıl unutabilirim.Sayende uzun bir soruşturmadan kurtuldum.O kamera görüntülerini göstermeseydin şu an da yanında olmak yerine, sorgu odasında olurdum.”
“Salih’in planındaki tek hata odada ki o küçük kameraydı herhalde.”
“Evet planının içine seni dahil etmeyi düşünemedi.Güvenlik kameralarını etkisiz hale getirdiğini zannediyordu.”
“Neyse ki artık bunu arkamızda bırakabiliriz.”
“Tekrar teşekkür ederim.Sen olmasan neler olurdu bilmiyorum.”
“Kuru bir teşekkür karın doyurmuyor lakin.”
“Hadi gidip yiyelim o zaman.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder