Yaktığı
puronun dumanıyla dolmuş odasında düşüncelere dalmış, savaşın gidişatının ne
durumda olduğunu merak ederken Tuğgeneral Cenk Yıldız kapının çalındığını ancak
5 saniye sonra farkedebildi.Girin komutunu verdiğinde içeriye giren bu genç
delikanlının burada ne işi olabileceğini, neden bu kadar aceleci göründüğünü
düşünmeden edemedi.Bu genç, asker selamını verdikten sonra hemen konuya girdi
ve çok aceleci ve hızlı konuştuğu için söylediklerini anlamakta Tuğgeneral Cenk
zorluk çekiyordu.
-Tuğgeneralim, Genelkurmay başkanımız sizi ivedi ile
toplantı odasını çağırıyor.
-Dur asker sakin ol, önce bir nefes al.Neymiş bu kadar
önemli olan durum?
-Bilmiyorum Tuğgeneralim fakat sizi hemen getirmem
emredildi.
Her ne
kadar merakını bastıramasada sakin görünmeye çalışması Cenk’in suratından
okunabiliyordu.Belki savaş ile ilgili bir durumdur diye düşündü ama yinede bu
kadar alel acele çağırıldığını hiç hatırlamıyordu.Koridorda yürürken herkes
merakla bakıyor, Tuğgeneral’e selam verirken neler olduğunu anlamaya
çalışıyorlardı.Her defasında “rahat” demekten yorulmuş ve böyle acil durumlarda hiç etrafına bakmadan
yürümeyi tercih etse de yinede askerlerini selamlamaktan hiçbir zaman
vazgeçmeyen bir komutan olarak insanların aklında kalmayı başarmıştı.Bu zorlu
savaş döneminde o gözü gibi baktığı askerlerin cephelerde savaşırken kendisinin
burada oturması hiç hoşuna gitmeyen bir durum olsa da yine o askerleri
gözlerini bile kırpmadan komutanları için canlarını verirlerdi.Toplantı odasının
önüne geldiklerinde Cenk düşüncelerinden sıyrıldı ve neden herkesin
koşuşturduğunu merak eden gözlerle etrafına bakınmaya başladı.Tam arkasını
döndüğünde bir el omzuna dokundu ve aklından asla çıkaramayacağı sevgili
dostunun o sesini duydu.
-Ha Cenk sonunda gelebildin.Otur hemen başlamamız gerekiyor.
Cenk
Genelkurmay Başkanına selamını verdi ve yerine oturdu.Etrafındaki koşuşturma
hala devam ediyor ve sanki hiç bitmeyecekmiş gibi duruyordu.Toplantı odasının
çoğu yerinde uzayın bazı bölümlerinin resimleri, uzun menzilli tarayıcıların
canlı görüntüleri vardı.Herhalde savaşın gidişatını tartışmak için
toplanıldığını düşündü fakat bu görüntülerin cephelerin yakınında bile
olmadığını farketti.Ekrana meraklı gözlerle bakarken Genelkurmay başkanı onu
farketti ve hemen söze girdi.
-Cenk, neler olduğunu merak ettiğini biliyorum.O yüzden
hemen konuya giriyorum.Görüntüde görüldüğü üzere uzun menzilli tarayıcılarımız
1 saat önce rotası Dünya’ya dönük olan bu objeleri yakaladı.
-Asteroit herhalde dedi masanın kenarından biri.Yaklaştığı
zaman mekiklerimizden birini gönderir hallederiz.
Başkanın bu yoruma cevabı çabuk oldu.
-Malesef asteroit değiller.Bizde ilk başta öyle olduğunu
düşündük fakat bunlar belli bir askeri düzene göre ilerliyorlar.Yani bunlar
uzay gemisi ve tam olarak üzerimize geliyorlar.Ayrıca gördüğünüz üzere 30
adetler.
O an kimse duyduklarına inanamıyordu.Böyle bir şey nasıl
olabilirdi diye içinden geçiriyordu herkes.Nasıl olurda ana gezegenimizin
koordinatlarını bulmuşlardı.Savaştaki tek avantajlı oldukları kısmın bu olduğu
düşünüldüğünde ve bütün gemilerin cephede olduğuda işin içine girdiğinde hiçbir
şanslarının kalmadığı artık kesinleşmişti.Sessizliği bozan Cenk oldu ve en
önemli soruyu sordu.
-Ne kadar zaman içerisinde burada olurlar.
-22 saat içerisinde burada olacaklarını tahmin ediyoruz.Daha
çabuk bile gelebilirler.
-Komutanım farkındaysanız bütün gemilerimiz savaşta ve hiç
birinin 22 saatten önce burada olması mümkün değil.Eğer o sürede burada olsalar
bile 30 adet gemiye karşı hiçbir şansları olmaz.
-Evet Cenk.İşte bu yüzden bende seni çağırdım.Gezegende tek
bir gemi var ve ben senin onu uçurmanı istiyorum.
-Komutanım onur duyarım fakat neden ben ?
-Çünkü bu işte çok iyi olduğunu biliyorum ve raporundaki o
bütün başarılarının da burada etkisi olacağına inanıyorum.
-1 gemiye karşı 30 gemi, nasıl dayanabiliriz ki.Bu resmen
ölüme koşmak gibi bir şey.
-Biliyorum ve bu yüzden bunu emir olarak algılamamanı istiyorum.Eğer gönüllü olmak istersen Dünya’nın tek savunma şansı sensin.
Cenk ne diyeceğini bilemedi.Bunun kesinlikle intihar
olduğunu biliyordu ama yapması gerekenin de bu olduğundan emindi.O kadar insanı
ölüme göndermenin ne kadar zor olduğunu biliyordu ama insan vatan toprağı için
neleri yapmazdı.O an kimse ses çıkarmıyor ve Cenk’in ne cevap vereceğini
düşünüyordu.Sanki o dakikalar Cenk’ e yıl gibi geldi ama artık düşünmeyi
bırakıp cevap vermenin zamanı geldi ve “ Tamam kabul ediyorum ama komuta bende
sadece bende.Ben nasıl emir verirsem öyle savunma yapacağız.Eğer bunu kabul
ederseniz bende gönüllü olmayı kabul ederim.” Dedi.Herkes Cenk’ e ilgiyle
bakıyordu.Nasıl olur da Genelkurmay başkanına böyle şeyler
söyleyebiliyordu.Aralarındaki arkadaşlığı herkes biliyordu ama yinede rütbe
her şeyden önce gelirdi.Cenk bunları söyler söylemez Genelkurmay Başkanı kabul
ettiğini ve ne isterse ve kimi isterse alabileceğini söyledi.Cenk hemen söze
devam etti;
-Komutanım bu birkaç yıl önce kullanılmayı bırakılan
“Savaşçı” uçaklarından ayarlayabilir miyiz?
-Ne yapacaksın o uçakları?Onlar dengesiz ve tarihi geçmiş,
nasıl savaşta işine yarayacak anlamadım.
-Komutanım tüm saygımla belirtmek isterim ki komuta bende ve
o uçaklara kesinlikle ihtiyacımız olacağını düşünüyorum.
-Tamam peki.Dünya liderleriyle görüşüp bir şeyler ayarlamaya
çalışırım.
-Teşekkür ederim Komutanım ve bir de 30 adet kadar nükleer
bombaya ihtiyacım olacak dedi ve komutan toplantı odasından çıktı.
Cenk’in
o an emin olduğu iki şey vardı.Birincisi bu “Savaşçı” uçakların kesinlikle
lazım olduğuydu.Bu uçakların kullanımdan kalkmasının sebebi aşırı dengesiz
olmalarıydı.Mükemmel ateş güçleri olmasına rağmen, bazen silahlar ateş etmiyor
bazen ise patlayabiliyordu ama o uzay gemilerine karşı işleyebilecek tek
mantıklı uçak ise bunlardı.İkincisi ise, her ne kadar bu teknolojide başlangıç
seviyesinde olsalar da, ışınlama savaşı kazanmanın en önemli yoluydu.Düşmanın bu
teknolojiye sahip olmaması ve savunma şartlarının daha kolay bir durumda olması
Cenk’i umutlandırmaya yetmişti.Fakat eğer en ufak bir şey yanlış giderse bir
geminin diğer otuz gemiye karşı kesinlikle hiçbir şansı olmayacaktı.Cenk
kafasında savaş planlarını kurdu ve hazırlıkları yapmak için toplantı odasından
çıktı.
Geri sayım
1 dakikayı gösterdiğinde, hem gemidekiler hem de gezegendeki herkes heyecanın
doruk noktasındaydı.Her şeyin sadece 1 gemiye bağlı olması insanların umudunu
bir mumu söndürmek gibi kolayca söndürebileceğini gösteriyordu.Eğer o gemiler
savunmayı geçerse gezegenin düşmesi 1 gün bile sürmeyebilirdi. Cenk.Cenk bunları
düşünmeden edemiyordu ama savaşa konsantre olması gerektiğini biliyordu.Bir
dakikadan az bir süre kalmıştı ve o gemiler geldiği zaman hazır olması
gerekiyordu.Hemen o kötü düşünceleri kafasından attı ve 30 geminin enkazına
baktığı görüntüyü aklına getirdi.Son 10 saniye kala yaşamla ölüm arasında o
ince çizginin arasında olduğunu düşündü ve hiperuzaydan çıkan 30 adet gemiyi
gördü.
Gemilerin
hiperuzaydan çıkması ile ateş etmeleri bir oldu.Üzerlerine gelen sayısız renk
demetleri sanki sonsuzmuş gibi gözüküyordu geminin içinden bakanlara.Böyle
gelen sayısız ateşten kurtulamayacaklarını bütün mürettebat biliyordu.Hiç bir
gemi buna dayanamazdı.Kalkanlar bile bu ağır ateşe uzun süre
dayanamazlardı.Ekran başında duran genç askerlerden biri Cenk’ e dönüp ;
-Komutanım kalkanlar ilk 20 saniyede %60 ‘ a düştü
bile.Böyle devam ederse 3 dakika bile dayanamayız.
Cenk durumun farkındaydı ve eğer hemen aklındaki taktiği
uygulamazsa geminin tuzla buz olacağı kaçınılmaz bir gerçek olurdu.Diğer ekran
başında duran askere döndü ve ;
-Ateşi kesin, kalkanlara tam güç verin ve verdiğim emri
uygulayın.
Asker hemen emrin ne olduğunu hatırladı ve ateşi kesip
kalkanlara tam güç verdi.Aynı anda ışınlamadan sorumlu diğer bir asker ise ;
-İlk ışınlama için 3..2…1 ve ardından tekrar 2…1 diye geri
saydı ve önünde duran düğmeye bastı.
O an daha önce hiç görmedikleri mükemmel bir ışık şovu ile
karşılaştılar.Diğer bütün 30 gemide ateşi kesmişti.Hepsi bütün gücü ön
kalkanlara vermek zorunda kalmıştı çünkü Cenk 30 adet nükleer bombayı
herbirinin önünde patlatmıştı.Herkes bunun amaçsızca yapılan bir hamle olduğunu
düşünüyordu.Gemilere hiçbir zarar gelmemişti.Gemilerin kalkanları onları bu
patlamadan korumuştu fakat o an kimsenin anlamadığı bir şey oldu ve düşman
gemilerinin arkasından düşmana doğru ateş açılmıştı.Görenler şaşkınlık
içerisinde bunların birkaç yıl önce kullanımdan kaldırılan “Savaşçı” uçakları
olduğunu gördüklerinde sevinçten ne yapacaklarını bilemediler.Cenk’in planı
bombaları gemilerin önünde patlatacaktı ve düşman gemileri bütün gücü ön
kalkanlara verecekti.Bu durumda arkadan yapılan bir saldırı kalkanlar zayıf
olacağından çok etkili olurdu ve tam da Cenk’in tahmin ettiği gibi
oldu.Dışarıda tam bir görsel şölen vardı.Düşman gemilerinin hepsi teker teker
patlıyor ve enkaza dönüşüyordu.Geminin içerisinde ve gezegende herkes
kurtulduklarına dua ediyor ve bunu başaran insanlara teşekkür ediyordu.
Bütün düşman gemileri yok edildiğinde Cenk “Savaşçı” birliklerinin tekrar gemiye
ışınlanması emretti.Işınlama gerçekleştikten sonra kargo bölümüne geçti ve
çarpışan bütün askerlere tek tek teşekkür edip ne kadar büyük bir iş
başardıklarından bahsetti.Geminin her yerinde sevinç çığlıkları atılıyor,
mürettebat ne komutanı görüyor ne de duyuyordu.Cenk tekrar komuta odasına döndü
ve gezegene dönülmesini emredip koltuğuna yerleşti.
Gezegene
döndüklerinde herkes onları karşılamaya gelmişti.Cenk her ne kadar böyle fazla
ilgiden hoşlanmasa da bu seferki yaptıkları işin övünülmeye ve kutlanılmaya
değer olduğunu çok iyi biliyordu.Bu defalık herşeyi bir kenara bırakıp herkesle
birlikte eğlenecek ve savaşın gidişatını değiştiren, tarihin sayfalarına altın
harflerle yazılacak olan bu olayı her zaman hatırlayacaktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder